Molla Kasım-Yunus Emre hikayesi
Ertesi gün Sakarya Suyu kenarında bir mola verir. Mola verdiği sırada bu kağıtlara bir göz atmak aklına gelir. İlk gözüne çarpan şey, derviş akşam şiddetli yağmur altında kendisine bu kağıt tomarını tutuşturduğu halde kağıtların bir damla bile ıslanmamış olmasıdır. Hayretle kağıtları incelemeye başlar. Hepsi de şiirlerden müteşekkil olan bu tomarın başlığında "Hâzâ Divan-ı Derviş Yunus" yazmaktadır. Bu Derviş Yunus hakkında bilgisi yoktur ancak şiirleri okudukça onları sufî zırvalarına benzetir. Bu derviş de onlardan biridir. Kur'an'la alakası olmayan şeyler zırvalayan, şeriata muhalif davranan tarikat mensuplarından birisi. Bu düşünceler içerisinde şiirleri okur, okudukça öfkesinden kimisini ateşe atar, kimisini suya fırlatır, ancak bir kısmını da biraz beğenip alıkoyar. Nitekim bir müddet sonra o dizelerle karşılaşır;
Ben dervişim diyene
Bir ün edesim gelir
Tanıyuban şimdiden
Varıp yetesim gelir
Sırat kıldan incedir
Kılıçtan keskincedir
Varıp onun üstüne
Evler yapasım gelir
Derviş Yunus bu sözü
Eğri büğrü söyleme
Seni sîgaya çeker
Bir Molla Kasım gelir
Molla Kasım kağıt tomarını elinden atıp secdeye kapanır. O güne kadar tarikat ehline hor baktığı için, bir de o şiirlerin çoğunu ateşe ve ırmağa attığı için tövbe eder, ağlar. İlk pişmanlığından geriye dönebilecektir ancak ikincisini neyle telafi edecektir? İki bin kadar şiiri yok etmiştir. Gün batımına yakın ağlamaktan yorulmuş, halsiz düşmüştür. O sırada uyku ile uyanıklık arasında bir nida işitir:
"Üzülme Molla!.. Onun şiirlerinin bini yerde mahlûk içindir. Allah binini suda balıklar, binini de gökte melekler okusun istedi!"
Araştıran ve yazan: Hüseyin Araslı
Muhteşemmiş araştırıpta yazandan Allah razı olsun
YanıtlaSilOlağan üstü
YanıtlaSilHikaye işte salla babam salla
YanıtlaSil