Kayıtlar

evliya hikayesi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Mevlana ile Hacı Bektaş-ı Veli

Resim
Bir adam kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bu ineği Hacı Bektaş Veli’nin dergahına kurban olarak bağışlamak ister. O zamanlar dergahlar aynı zamanda aşevi işlevi görmektedir. Durumu Hacı Bektaş Veli’ye anlatır ve Hacı Bektas Veli "helal değildir" diye bu kurbanı geri çevirir.  Bunun üzerine adam mevlevi dergahına gider ve aynı durumu Mevlana’ya anlatır.

Nalıncı Baba - Padişahın İşi Ne

Resim
Sultan III. Murat Han bir gece garip bir rüya görür. Sabahleyin uyandığında telaşını veziri farkedip sultana sorar: - Hayrola sultanım canınızı sıkan bir şey mi var? - Akşam garip bir rüya gördüm. - Hayırdır inşallah. - Hayır mı şer mi öğreneceğiz. Hazırlan dışarı çıkıyoruz. Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki padişah hâlâ gördüğü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. 

Hacı Bayram-ı Veli ve II. Murad (iki müridim var)

Resim
Sultan II. Murad, Hacı Bayram-ı Veli hazretlerine çok hürmet ederdi. Hükümdarın saygısı o kadar büyüktü ki Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin müridlerinden -ilimle meşgul olsunlar diye- vergi almıyordu. Ancak insanlar bu durumu istismar etmeye başladılar. Bütün Ankara halkı Hacı Bayram'ın müridi olduğunu iddia ediyor, kimden vergi istense "Ben Hacı Bayram'ın müridiyim." diyerek işin içinden sıyrılıyordu. Bu durum hükümdara yansıtıldı.

Taptuk Emre Dergahındaki Yunus Hürmetine

Resim
Yunus Emre hazretleri Taptuk Emre'nin dergahından memleketi Sarıcaköy'e gitmek üzere yola çıkar. Üç gündür yollarda tozar, yürür vaziyettedir. Heybesindeki erzak, matarasındaki su azalmıştır. Gün inmek üzeredir. Geceyi geçirmek amacıyla bir mağara bulup sığınmalıdır. Yolda iki abdalla karşılaşır.Yollarını kaybetmiş bu kişilerle selamlaşıp tanışır. Bu iki Allah kulu, Yunus'u davet ederler, "Hele buyur, bu akşam bizimle konakla!" derler.

Hacı Bayram-ı Veli Menkıbesi (Seyahatname'den)

Resim
Bir gün Hacı Bayram'a bir düzenbaz kadın: "Babamın ruhu için bize gelip Kur'an-ı Kerim oku." der. Hacı Bayram-ı Veli'nin de gençlik zamanlarıymış. "Ne olacak, davete icabet edeyim." deyip düzenbaz kadının evine gitmiş. Hacı Bayram Kur'an-ı Kerim'den bir aşr-ı şerif okuduktan sonra o Züleyha gibi fitneci kadın yanına gelip "Ah canım! Nedir bu sende olan kaşlar, ah nedir bu sende olan şekilli çene, nedir o kirpikler, nedir o kudret eliyle damgalı ahu

Hz. Muhammed mi büyük, Bayezid-i Bistami mi

Resim
Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri otuzlu yaşlarında Konya'da büyük, şöhretli bir müderris ve hatip idi. Değişik camilerde verdiği vaazlarına binlerce kişi katılır, sohbetleri dolar taşardı. Mevlana'nın camilere gelişi de gidişi de görkemli idi. Talebelerinin arasında gösterişli elbiseleri ve atıyla halkın arasından geçer, ihtişamı zirveye çıkardı. Bir gün vaaz bitmiş, yine halkın arasından yavaş yavaş atıyla ilerlemeye çalışırken bir dervişin bakışlarının kendisine kilitlendiğini farketti.

Tevazu menkıbesi: Hz. Mevlana ve Hacı Bektaş-ı Veli

Resim
Evvel zaman içinde bir adam kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Ancak daha sonra yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaş Velinin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister. O zamanlar dergâhlar aynı zamanda aşevi işlevi görmektedir. Adam durumu Hacı Bektaş Veliye anlatır, Hacı Bektaş Veli “helal değildir” diye kurbanı geri çevirir.

Dervişin yumurta ile imtihanı

Resim
Horasanlı Hak aşığı Ebu Turab Nahşebî hazretleri 9. yüzyılda yaşamış ve zamanının büyük alimlerinden muhterem bir zattır. Bir gün çölde giderken acıkır ve canı yumurta ile sıcak ekmek yemek ister.   Kendi ifadesiyle o güne kadar nefsinin isteklerine hiç boyun eğmeyen Ebu Turab'ın o gün ne olduysa nefsi galip gelir. Yolunu değiştirip bir köye sapar. Köye vardığında meydanda bir kalabalık, kalabalıkta da hararetli bir tartışma olduğunu görür. 

Molla Kasım-Yunus Emre hikayesi

Resim
Molla Kasım Şam, Isfahan, Konya medreselerinde ilim tahsil etmiş, fıkıh ve hadisle meşgul olmuş, zahirî ilimlerde kendini geliştirmiş bir alimdir. 14. Yüzyılın başlarında Anadolu'da sayıları giderek artan tasavvufî akımlara, sufîlere karşı menfî bir görüş ve duruş sergiler. Ona göre bu tarikatlar şeriata, Kur'an'ın hükümlerine aykırı hareket etmektedirler.  Konya'ya yaptığı bir seyahat sırasında yolda kendisine rastlayan yarı çıplak, meczup bir derviş eline bir tomar kağıt tutuşturur.