Aşık Garip Hikayesi

Aşık Garip hikayesi Türkiye, Balkanlar, Azerbaycan, Özbekistan ve Doğu Türkistan'da bilinmektedir. Doğuş yeri Azerbaycan olan hikaye hem yazılı, hem de sözlü kaynaklarda anlatılır. Aşık Garip hikayesi, Dede Korkut hikayelerinden "Kampüre'nin Oğlu Bamsı Beyrek" hikayesi ile büyük benzerlikler taşır. Bu benzerlikler şunlardır;




     1- Ölümün habercisi olan kanlı gömlek motifi: Bamsı Beyrek hikayesinde Beyrek'in ölüm haberini Yalancıoğlu Yaltacuk, Aşık Garip hikayesinde ise Garip'in ölüm haberini Keloğlan kanlı gömlek ile getirirler.

     2- Düğünde saz çalıp türkü söyleme motifi: Bamsı Beyrek ve Aşık Garip düğünlerinin otuz dokuzuncu gününde düğün evine gelip saz çalar ve türkü söylerler.
     3- Görmeyen gözün tedavisi motifi: Bamsı Beyrek hikayesinde Beyrek'in babasının görmeyen gözleri kanın mendil sürülmesiyle, Aşık Garip hikayesinde Garip'in annesinin görmeyen gözleri Hz. Hızır'ın atının ayağının tozunun sürülmesiyle iyileşir. Hüseyin Araslı


Aşık Garip hikayesinin özeti:
     Tebrizli Hoca Maksud'un oğlu olan Resul, babasının vefatından sonra onun servetini etrafındaki aylak arkadaşlarıyla birlikte kısa zamanda tüketir. Parasız kalan Resul, iş aramaya başlar. Bir süre aşıklık yapar ancak hiç başarılı olamaz. Resul'ün bu başarısızlığını bilen Keloğlan, Berat gecesindeki bir sohbet meclisinde onu aşağılamak maksadıyla saz çalıp türkü söylemesini ister. Bu davete icabet edemeyen Resul, çok üzülür. Allah'a, kendisine aşıklık vermesi için yalvarır, gönülden dua eder.
     Resul'ün duası kabul olur ve rüyasında üçler, yediler, kırklar elinden bade içer. Bunun sonucunda hem aşıklığı öğrenir, hem de rüyasında kendisine gösterilen Tiflisli Hoca Sinan'ın kızı Şah Senem'e aşık olur.
     Resul, ailesini de alarak Tiflis'e, sevdiğinin şehrine gelir. Burada Canım Hoca onu misafir eder. Deli Mehmet'in kahvesinde şiir söyleyen Resul, kısa zamanda Tiflis'te tanınır. Ancak yabancı olduğundan herkes onu "Garip" diye tanır. Garip'in dinleyicileri arasında bulunan ve onun sesini çok beğenen Şah Senem'in babası Hoca Sinan, Garip'e kendi yanında çalışmasını teklif eder.
     Hoca Sinan'ın yanında çalışmaya başlayan Garip, artık Şah Senem ile daha sık görüşmektedir. Bir süre sonra Şah Senem Garip'e kendisini babasından istemesini söyler. Garip de Allah'ın emri Peygamberin kavliyle Şah Senem'i babasından ister. Hoca Sinan kalın (başlık parası) olarak kırk kese altın karşılığında kızını vermeye razı olur. Bu kadar altını olmayan Garip, kalını temin etmek üzere gurbete çıkmaya karar verir. Şehrin ileri gelenleri bu parayı vermeyi teklif ederler ama ileride başıma kakarlar diye Garip kabul etmez. Alın teriyle kazanmak ister. Gurbete çıkarken sazını evin duvarına asar, kimsenin dokunmamasını tembih eder ve annesine "Ey valide, eğer bu saz oradan düşerse veya bir teli kırılırsa, ben ya geldim ya öldüm." diyerek yedi yıllığına gurbete çıkar. Şah Senem'e de kendisini yedi yıl beklemesini, eğer dönmezse başka biriyle evlenmesini söyler.
     Sevdikleriyle vedalaşan Garip, Erzurum'a gelir, burada aşıklık yapar. Bir yarışmada Halep Paşası'nın aşıklarını yenince şehirde şöhreti artar.
     Şah Senem ise Garip'i çok özlemiş ve merak etmiştir. Yazdığı mektubu Garip'e ulaştırması için Erzurum'a ticarete giden Şah Veled isimli bir bezirgandan yardım ister. Halbuki Şah Veled de gizliden Şah Senem'e aşıktır. Mektubu alır ve okur. Sonra Keloğlan ile yaptıkları plan gereği Garip'in önceden Keloğlan'a hediye ettiği gömleği kana bulayıp annesine teslim ederler ve Garip'in öldüğünü söylerler. Garip'in annesi üzüntüden günlerce ağlar, sonunda gözleri kör olur. Hüseyin Araslı
     Şah Veled Şah Senem'i babasından ister. Babası da artık yapılacak bir şey olmadığı için kızı Şah Veled'e verir. Şah Senem Garip'in öldüğüne inanmaz. Keloğlan'a beddua eder, Keloğlan ölür. Şah Senem daha sonra bir bezirgana para verip Garip'in durumunu araştırmasını ister. Bezirgana para ile birlikte Garip'in bade içtiği tas ile mührünü de verir. Bu tasla bedava şerbet dağıtmasını ister.
     Bezirgan bir çok beldelerde tasla şerbet dağıtır. Ancak kimse tasa ve mühre sahip çıkmaz. Bir gün Halep'te şerbet dağıtırken Garip onu görür ve tasın kendisine ait olduğunu söyler. Bunun üzerine bezirgan ona her şeyi anlatır, Şah Senem ile Şah Veled'in düğünlerinin başladığı haberini verir.
     Aşık Garip Halep Paşası'ndan izin alıp Tiflis'e doğru yola çıkar. Hz. Hızır'ın da yardımıyla zorlukları, engelleri aşa aşa Sivas, Erzincan, Erzurum ve Kars üzerinden Tiflis'e ulaşır. Burada karalar giyinmiş olan kızkardeşi Güllü Han ile karşılaşır. Ancak Güllü Han bu bedbaht ve bitkin yolcuyu tanımaz. Ama yine de Tanrı misafiridir deyip karnını doyurmak üzere eve davet eder. Garip eve girince duvarda asılı duran sazın telleri kopar. Bunun üzerine ana kız Garip'in geldiğini anlarlar. Garip Hz. Hızır'ın atının ayağının altından aldığı toprağı anasının gözüne sürünce kadının gözleri görmeye başlar.
     Daha sonra Şah Senem'in düğününün otuz dokuzuncu gününde aşık kıyafeti giyerek düğün evine gider, saz çalıp türkü söyler. Ardından kendisini tanıtır ve sevdiği kızı Şah Veled'den alır. Bunun üzerine Aşık Garip ile Şah Senem'e kırk gün kırk gece düğün yapılarak sevgililer muradlarına ererler. Araştıran ve yazan: Hüseyin Araslı 

Yorumlar