Ercişli Emrah ile Selvi Han Hikayesi

Ercişli Emrah ile Selvi Han hikayesi Türkiye'de, Azerbaycan'da, Türkmenistan'da ve Balkanlarda bilinmektedir. Araştırmacıların çoğunluğunun görüşüne göre hikayenin doğduğu yer ülkemizin Doğu Anadolu Bölgesidir. Hikaye hem sözlü, hem de yazılı kaynaklarda yer alır. Ercişli Emrah ve Selvi Han 17. yüzyılda Doğu Anadolu Bölgesinde yaşamışlardır.




Ercişli Emrah ile Selvi Han hikayesinin özeti:
Isfahan Şahı Şah Abbas'ın himaye ettiği kırk aşık bulunmaktadır. Bu aşıklar bir gün Şah'tan izin alarak Kara Vezir'in ülkesi olan Gence'ye giderler. Burada Kara Vezir'e misafir olurlar, ondan atışma yapmak için rakip isterler. Ancak yarışmaya kimse gelmez. Kara Vezir bunun üzerine sazı sözü güçlü bir aşık olan Aşık Ahmet'i davet eder. Aşık Ahmet davete icabet edip Gence Sarayına gider. Ancak Şah Abbas'ın aşıklarının gücünü görünce atışmayı kazanamayacağını anlar ve daha önce gördüğü rüyanın da işaretiyle eşini ve altı yaşındaki oğlu Emrah'ı da yanına alarak Erciş'e göç eder.
     Aşık Ahmet Erciş'te köyün dışına yerleşir. Burada Erciş'in zenginlerinden Miroğlu Ahmet Bey'in aşıklar meclisine katılır ve kırk altın kazanır. Miroğlu, Aşık Ahmet'in ustalığını beğenir, ona bir ev verir, bunun karşılığında da kendisini eğlendirmesini ve hizmetinde bulunmasını ister. Aşık Ahmet artık maddi sıkıntılardan kurtulmuştur. Bu arada on dört yaşına gelen Emrah babasının Cuma akşamları nereye gittiğini annesinden öğrenerek bir gün meclise katılır. Babası kızarsa da Miroğlu çocuğa da bir saz verilmesini, baba oğulun çalıp söylemesini ister. Ancak aşıklıktan ve saz çalmaktan anlamayan Emrah sazın bütün tellerini kırar. Babası da herkesin içinde Emrah'ı döver.
     Bu dayağı içine sindiremeyen Emrah meclisi terk edip köyün dışındaki çeşmeye gider, yüzündeki kanı temizler, abdest alıp namaz kılar ve kendisine aşıklık verilmesi için Allah'a dua eder. Duası kabul olur ve Hazret-i Pir yanına gelip ona üç bade sunar. Bunlardan ilki Allah'ın aşkına, ikincisi üçler, beşler, yediler ve kırklar aşkına, üçüncüsü de Miroğlu Ahmet Bey'in kızı Selvi Han aşkınadır. Hazret-i Pir daha sonra Emrah'a Selvi'nin suretini gösterir. Emrah Selvi'yi görür görmez bayılır. Aynı zamanda Selvi Han'a da bade içiren Pir, Emrah'ın suretini de ona gösterir. Selvi, Emrah'ın suretini görünce bayılır.
     Emrah eve dönmeyince yakınları onu aramaya koyulurlar ve çeşme başında baygın bulurlar. Bütün uğraşlarına rağmen onu uyandıramazlar. Babası onun derdinin aşıklık olduğunu anlar ve sazının tellerine dokunur. Emrah hemen ayılır ve başından geçenleri babasına anlatır. Sonra da babasına atışma teklif eder. Ancak babası ona güç yetiremez ve oğlunun üstünlüğünü kabul eder. Bu olayı duyan Miroğlu Ahmet Bey, babasının da onayıyla Emrah'ı kendisine evlatlık alır.
     Bu arada Selvi Han'ın rahatsızlığı çok geçmeden halk arasında yayılır. Köyün imamı kızın durumunu görünce babasına "Ağam korkmanıza gerek yok, kızınız sevdalanmış. Vakti gelince rahatsızlığı geçer." diyerek Miroğlu'nu teselli eder. Selvi Han kendine gelince derdinden kimseye bahsetmez. Tek bir dert ortağı vardır ki o da arkadaşı Nazlı'dır. Nazlı bir gün aşıkları gizlice buluşturur.
     Isfahan'da ise kuşatma hazırlıkları başlamıştır. Şahoğu Şah Abbas bir iddia yüzünden Van Kalesi'ni zaptetmek üzere ordusunu hareket ettirir. Van'a gelerek kaleyi kuşatır. Kuşatma yaptığı yere bağ diktirerek burasının adını "Şahlar Bağı" koyar. Uzun süren kuşatmaya rağmen kaleyi bir türlü fethedemeyen Şah, bir süre sonra artık pes eder ve kuşatmayı kaldırır, ordusunu geri döndürür. Ordu Isfahan'a geri dönerken Erciş'e uğrar. Burada Şah'ın ordusundan iki asker, Miroğlu Ahmet Bey'in evinin bahçesine girer, Selvi ile Nazlı'yı kaçırır. Ancak olanlardan haberdar olan Şah Abbas, o iki askeri cezalandırır ve kızları yanına alır. Ardından hem kızları, hem de hizmetini çok beğendiği Sahat Çukuru (Iğdır) yöneticisi Yakup Han'ı yanına alarak Isfahan'a döner.
     Isfahan'a vardıklarında Şah Abbas veziri yaptığı Yakup Han'a Selvi ile evlenme niyetini bildirir. Yakup Han kıza haber gönderir. Ancak Selvi Han zaman kazanmak için bir şart koşar. Bu şarta göre Şah Abbas Selvi Han için bir bağ diktirecek, adını "Selvi Han Bağları" koyacak, bağ üzümünü vermeden de düğün kurulmayacaktır. Ancak Şah sabırlıdır.
     Emrah, Selvi Han'ın kaçırılmasına çok üzülür. Anne-babasıyla helalleşip onu aramak üzere yollara düşer. Sahat Çukuru'na uğrar. Orada Yakup Han'ın annesiyle karşılaşır. Yakup Han'ın annesi Emrah'a yardım etmesi için oğluna bir mektup gönderir. Emrah yıllarca  Selvi Han'ın izini sürer. Nihayet Isfahan'a ulaşır. Bu arada "Selvi Han Bağları" üzümünü vermiş, Isfahan'da Şah ile Selvi'nin kırk gün kırk gece sürecek düğünleri başlamıştır. Emrah düğün gecelerinden birinde aşıkların meclisine katılır, burada ödüller kazanır. Sonra Yakup Han ile görüşür, annesinin mektubunu ona verir. O da Emrah'a yardım edeceğine dair söz verip Emrah'ı Şahoğlu Şah Abbas'ın huzuruna çıkarır. Şah'ın huzurunda Selvi'nin resmini gören Emrah, onun için şiirler söyler, Selvi Han'ı sevdiğini ima eder. Şah Abbas, Emrah ile Selvi'nin birbirlerini sevdiklerini ve Emrah'ın badeli aşık olduğunu anlar. Ancak onları evlendirmek için engeller çıkarır. Emrah bu engelleri geçer. Şah Abbas en sonunda evlenmelerine razı olur. Ancak bazı vezirlerinin "Eğer bu, gerçekten badeli bir Hak aşığı ise verilecek zehri de içmelidir" diye şart koşmaları üzerine son bir sınava tabi tutulur. Emrah, zehiri Selvi Han'ın vermesi karşılığında bu teklifi kabul eder. Selvi Han tam zehri Emrah'a sunacakken Hazret-i Pir kimseye görünmeden gelir, parmağını zehire sokar ve gider. Zehri içen Emrah'a bir şey olmayınca artık herkes onun badeli bir aşık olduğuna inanır. Şahoğlu Emrah'a bir ömür yetecek servet bahşederek onları Yakup Han ile birlikte Erciş'e yolcu eder. Hüseyin Araslı
     Erciş'e vardıklarında Miroğlu Ahmet Bey ile hanımı ölmüştür. Selvi'nin kardeşleri ise bu evliliğe razı olmazlar. Emrah, Selvi Han ve kendisi için köşk inşa etmekle uğraşırken kardeşleri Selvi'yi yanlarına alarak Gence'ye kaçarlar. Yakup Han ise Isfahan'a döner. Şah Abbas'a, aşıkları evlendirdim deyip yalan söyler. Selvi Han'ın kardeşleri, onu Gence'de Kara Vezir'in oğlu ile evlendirmek isterler. Selvi Han yine zaman kazanmak için bir şart koşar. Buna göre çeyizinde yer alacak halıyı kendisi dokuyacak, bu halının dokunması da yedi yıl sürecektir. Aksi takdirde intihar edeceğini söyler.
     Emrah ve babası ise Selvi Han'ı aramak için yollara düşerler. Önce Erzurum'a, oradan Halep'e ve nihayet Gence'ye ulaşırlar. Gence'de uzun arayışlardan sonra bir evin bahçesinde Selvi Han'ın suretini görürler. Selvi Han'ın sırdaşı Nazlı, bahçedeki iki kişiyi görüp tanır ve onları içeriye alır. Emrah'ı, saçı sakalı birbirine karışmış bir şekilde gören Selvi Han çok üzülür. Bu arada nişanlısını görmek için yanına giden Kara Vezir'in oğlu, Emrah'ı orada görünce babasına haber verir. Kara Vezir Emrah'ı öldürmeye karar verir. Emrah'a son arzusu sorulunca o da başından geçenleri bir bir anlatır, Şah Abbası'ın kendileri için ferman verdiğini söyler. Kara Vezir anlatılanlara inanır fakat durumun Şah Abbas'tan sorulması için Isfahan'a elçi gönderir. Ancak elçiye sahte bir yazıyla geri dönmesini söyler. Nazlı da Kara Vezir'in bir hainlik yapacağını anlar ve onun elçisinin ardından Emrah'ın babası Aşık Ahmet'i de Isfahan'a gönderir.
     Kara Vezir'in elçisi on sekiz gün sonra, elinde sahte yazıyla geri döner. Kağıtta, Şah Abbas'ın Emrah'ı ve Selvi'yi tanımadığı, böyle bir ferman vermediği yazmaktadır. Bunun üzerine Kara Vezir Emrah'ı zindana attırır.
     Isfahan'a ulaşan Aşık Ahmet ise Şah Abbas ile görüşüp olan biteni anlatır. Bu durumda Yakup Han'ın yalanı da ortaya çıkar. Şah Abbas, bu işi çözmesi için Yakup Han'ı emrindeki askerlerle birlikte derhal Gence'ye gönderir. Aksi halde Sahat Çukuru'nu dümdüz edeceğini söyler. Yakup Han Gence'ye ulaştığına önce Kanlı Dere'ye gider. Burada cellatların öldürmek üzere olduğu Emrah'ı kurtarır. Sonra da elçiyi sorgular. O da bu işi Kara Vezir'in yaptığını söyler. Kara Vezir'i de öldüren Yakup Han Şah Abbas'a haber gönderir. Şah Abbas'ın talimatıyla Emrah ve Selvi Han'ın düğünleri yapılır. Böylece aşıklar birbirlerine kavuşurlar.   Araştıran ve yazan: Hüseyin Araslı

Yorumlar