Kargalar ile Baykuşlar

Çin ülkesinde yüksek bir dağ vardı. Bu dağın tepesinde bulunan büyük bir ağaç, kargalara ev sahipliği yapıyordu. Ağacın üzerinde yuvaları bulunan binlerce karganın Peyruz adında bir padişahları vardı. Bütün kargalar padişahlarının emrinden dışarı çıkmazlardı. Bu koca ağacın bulunduğu dağın kayalık yerlerindeki oyuklar içerisinde de baykuşlar yaşarlardı. Bunların da Şibâhenk adında bir liderleri vardı.
     Baykuşlar ile kargalar arasında eskiden beri süregelen bir düşmanlık vardı. İki grup kolay kolay anlaşamazlardı. Baykuşların padişahı Şibahenk bir gece ordusunu toplayıp kargaların uykuda oldukları bir sırada üzerlerine saldırdı. Onların bir çoğunu öldürdü. Bu bozgun karşısında neye uğradığını şaşıran kargalar padişahı, ertesi gün bütün komutanlarını, vezirlerini topladı ve onlara "Baykuşlar bizim geceleri ne kadar gafil ve tedbirsiz olduğumuzu gördüler. Onlar ise gece avcılarıdırlar. Bu saldırı ile yetineceklerini sanmıyorum. Bundan sonra diğer gecelerde de bize hücum edeceklerdir. Bu duruma bir çare bulmalıyız! Sizleri bu yüzden topladım." dedi. Peyruz, öncelikle vezirleri olan beş kumandan karganın teker teker görüşlerini aldı. Bunlardan birisi "Buraları terk edip gidelim" dedi. Bir diğeri "Baykuşlarla savaşalım" dedi. Üçüncü vezir "Onlara elçi gönderip barış teklif edelim, anlaşma yolunu seçelim" dedi. Dördüncü vezir ise "Şimdilik bir şey yapmayalım, zamana bırakalım" diye görüş bildirdi. Peyruz'un beşinci veziri aklı ve başarısıyla nam salmış biriydi. Sıra ona geldiğinde o fikrini söylemek için padişahla başbaşa kalması gerektiğini söyledi. Bunun üzerine diğerleri bu durumdan sıkıldılar, homurdanmaya başladılar. Beşinci vezir "Halkımızın bütününü ilgilendiren böyle bir durumda gizlilik önemlidir. Bu yüzden bu sırrı iki kişinin bilmesi yeterlidir" dedi. Daha sonra Peyruz diğer vezirleri dışarı çıkarttı. Sonra beşinci vezirle istişareye başladılar. Beşinci vezir, siyasî bir ustalıkla ve hile yaparak baykuşların hakkından gelmenin mümkün olabileceğini söyledi. Ancak kafasında tasarladığı planın ayrıntılarını padişaha bile anlatmadı. Peyruz'dan isteğini şöyle dile getirdi. "Efendim, buradan çıkınca siz bana çok kızmış gibi yapın, beni azarlayın, kızın, bağırın, hatta tartaklayın, tüylerimi yolun. Sonra beni burada bırakıp halkınızı da toplayarak filan yere gidin, beni orada bekleyin. Sakın diğerleri bunun yapmacık olduğunu anlamasınlar. Eğer planımı başarıyla yürütebilirsem ne âlâ, aksi olursa halkım için ölür giderim." dedi. Beşinci vezirin isteğini kabul eden Peyruz, dışarı çıkar çıkmaz bağırmaya başladı. "Alın götürün şunu huzurumdan, kolunu kanadını kırın, tüylerini yolun, bir daha da gözüm görmesin" şeklinde emirler yağdırdı. Herkes Peyruz ile vezirin anlaşmasını beklerken ortaya çıkan bu durum karşısında şaşırıp kaldılar. Padişahın isteği üzere beşinci veziri bir güzel pataklayıp oradaki bir ağacın altına bırakıverdiler. Sonra Peyruz halkını toplayıp kararlaştırılan yere gitti.
     Baykuşlar akşam olunca kargaların bulunduğu ağaca gelip tekrar hücuma geçtiler. Ancak orada tüyleri yolunmuş, hırpalanmış, inleyen bir kargadan başka hiçbirini bulamadılar. Baykuşlar padişahı Şibahenk bu kargaya kim olduğunu sordu. Beşinci vezir kendini tanıttı. Şibahenk, aklıyla, devlet işlerindeki başarısıyla nam salmış bu veziri hemen tanıdı ve onu bu hale kimlerin getirdiğini sordu. Beşinci vezir "Efendim, size mağlup olduktan sonra aramızda toplanıp durumu istişare ettik. Kargaların bir çoğu size saldırma fikrinde iken ben aksini söyledim. 'Biz baykuşlarla baş edemeyiz, varıp Şibahenk Sultan'ın ayaklarına kapanalım, ona bağlılığımızı bildirelim, emirlerine itaat edelim, padişahımız da onun himayesine girsin. Şibahenk merhametli biridir. Bu sayede çoluk çocuğumuzun canını bağışlar, bizleri de himaye eder' dedim. Ama böyle düşündüğüm için beni hain ilan edip bu hale getirdiler, burada bırakıp gittiler." diyerek onu sözlerine inandırdı. Ancak Şibahenk bu sözlere inanmakla birlikte yine de vezirlerine danıştı. Vezirlerinden birisi hariç diğerleri karganın öldürülmemesi gerektiğini, belki de aklından ve yeteneklerinden istifade edilebileceğini söylediler. Ama ilk vezir onun öldürülmesi gerektiğini, ezelî düşmanlarımızın dost görünmelerine aldanmamızın ileride kötü sonuçlar doğurabileceğini belirtti. Beşinci vezir ise kendini savundu; artık kendisini haksız yere fena hırpalayan hemcinsleriyle yaşamak istemediğini, bundan sonra kabul edilirse baykuşlara hizmet edeceğini söyledi. Baykuşlar padişahı Şibahenk ona merhamet etti, tedavisini yaptırdı, karnını doyurdu, izzet ü ikramda bulundu. Kargaların beşinci veziri kısa zamanda sağlığına kavuştu, tüyleri yeniden çıktı. Artık Şibahenk'i eğlendirmeye, ona hikmetli hikayeler anlatmaya, bilgilerinden istifade sunmaya başladı. Şibahenk de onu çok sevdi. Hatta karga vezirin baykuş olmak için dualar ettiğini duyunca ona itimadı kat kat arttı. Bu durumu birinci vezirine anlatınca vezir "Efendim, her ne isterse istesin, bu bir kargadır, bizim düşmanımızdır. Siz bu kargaya güvenmekle hata ediyorsunuz. İleride başımıza bir iş açabilir. Bütün bu davranışları bir aldatmacadır" dediyse de padişahı inandıramadı.
     Günler böyle geçti, Şibahenk ile karga vezirin dostlukları ilerledi. Bir gün kargaların beşinci veziri Şibahenk'e "Yüce Sultanımız! Sizin gibi asil, şerefli bir millet böyle ağaç kovuklarında, deliklerde yaşamaya layık değildir. Benim bildiğim çok güzel bir mağara var. Orası size layıktır" deyince Şibahenk ona hemen inandı ve baykuş milletini toplayıp hemen o mağaraya göç etti.
     Gündüz olup da baykuşlar mağarada uykuya çekilince beşinci vezir hemen kargalar padişahı Peyruz'un ve halkının bekledikleri yere gitti. Onlara planının büyük bir kısmının başarıya ulaştığını, bundan sonra neler yapacaklarını bir bir anlattı. Peyruz, vezirinin planı doğrultusunda hemen ordusuna emir verdi. Binlerce karga gagalarında, pençelerinde taşıdıkları çalı çırpı parçalarını mağaranın içine yığdılar. Sonra da bir çobanın yaktığı çalıdan bir parça ateş alıp mağarayı ateşe verdiler. Baykuşlar can havliyle kaçışmaya başladı. Kimisi yanarak, kimisi dumandan boğularak, kimisi de mağaranın duvarlarına çarparak öldüler. Böylece hepsi de helak oldu ve kargalar intikamlarını aldılar.

Kelile ve Dimne, Beydeba.

Yorumlar