Kerem ile Aslı Hikayesi

Kerem ile Aslı hikayesi Türkiye'de ve bütün Türk Cumhuriyetlerinde bilinmektedir. Araştırmacıların büyük çoğunluğuna göre hikayenin doğuş yeri Doğu Anadolu ve Azerbaycan'dır. Hem yazılı, hem de sözlü kaynaklarda anlatılır.
Kerem ile Aslı hikayesinin özeti:
     Isfahan Şahı'nın ve hazinedarı olan Keşiş'in çocukları olmaz. Bunlar bir gün tebdil-i kıyafet yolculuğa çıkarlar. Yolda bir derviş ile karşılaşırlar.

Derviş bunların derdinin çocuksuzluk olduğunu anlar ve eşleriyle birlikte yemeleri için birer elma verir. Doğacak çocukların da büyüyünce birbirleriyle evlendirilmelerini söyleyip gözden kaybolur.
     Eşleriyle birlikte elmaları yiyen Şah ve Keşişin vakti zamanı gelince çocukları dünyaya gelir. Şahın bir oğlu olur ve adını Ahmed Mirza koyarlar. Keşişin de bir kızı olur, onun adını da Kara Sultan koyarlar. Ancak Keşiş, yaşlı dervişin tavsiye ettiği gibi bu iki çocuğun büyüyünce evlendirilmelerini istemez. Çünkü kendisi Hıristiyan, Şah ise Müslümandır. Bu nedenle Şah'ın hizmetinden ayrılıp ailesiyle birlikte Zengi'ye göçer.
     Ahmed Mirza ise eğitimini tamamlamış, büyüyüp delikanlılık çağına ulaşmıştır. Bir gün arkadaşı Sofu ile birlikte ava gider. Avda mola verdiklerinde uyuyakalır. Uykusunda üçler, yediler ve kırklar elinden bade içer. Rüyasında ona Keşişin kızı Kara Sultan gösterilir. Ahmed Mirza, Kara Sultan'a aşık olur. Bunun üzerine arkadaşı Sofu ile birlikte Kara Sultan'ı aramaya çıkar ve Zengi'ye gelir. Bunu duyan Keşiş, kızının öldüğü haberini çıkarır. Ahmed Mirza çok üzülür ve günlerce yas tutar.
     Ahmed Mirza av için yine Zengi'ye gittiği günlerden birinde kolundaki şahini uçarak bir bahçeye girer. Şahinini almak için ardından bahçeye giren Ahmed Mirza, bahçedeki köşkü seyrederken pencerelerden birinde gergef dokuyan bir kız görür. Bu, rüyasında görüp aşık olduğu kızdır. Aşk sarhoşluğuyla kendisinden geçen Mirza, kıza doğru yaklaşır ve ona şu şiiri söyler:

          Başı yastık göre mi
          Gözü dilber görenin
          Gözüne uyku gire mi
          Zülfüne berdâr olanın

Sonra kıza sorar: "Söyle ey güzel! Hangi bahçenin sümbülüsün?"
Kız cevap verir: "Babam Isfahan şehrinin eski Keşişidir. Bizi böyle görmesin. Kerem eyle bırak beni, salıver gideyim."
Kız telaşlanınca Ahmed Mirza: "Bu halinin aslı nedir, söyle salıvereyim." der.
Kız yalvarır: "Kerem eyle bırak beni!"

     Bu sohbette geçen "Kerem" ve "Aslı" isimlerini birbirlerine mahlas verirler ve Ahmed Mirza oradan uzaklaşır. Artık aşk ateşiyle yataklara düşmüştür. Hekimler derdine deva bulamazlar. Isfahan Şah'ı oğlunun derdinin aşk olduğunu ve sevdiği kızın kim olduğunu öğrenince Keşişten kızını ister. Keşiş kızını vereceğini söyler, ancak düğün için hazırlık yapması gerektiğini belirtir ve bir müddet izin ister. Kısa bir süre sonra da ailesiyle birlikte Zengi'den göçer. Belirlenen tarihte bütün Isfahan halkı düğün için Zengi'ye geldiklerinde Keşiş ve ailesinin kaçtıklarını öğrenip şaşırırlar.
     Kerem üzüntüden kendisini harap eder. Ana babası onu yatıştıramaz. Aslı'nın hasreti içini yakan Kerem, ailesinden izin alır, onlarla helalleşir ve arkadaşı Sofu ile birlikte gurbete çıkar. Zengi'de Aslı'ya benzettiği bir kızdan, Keşişin Hoy şehrine gittiğini öğrenen Kerem, onların izini süre süre sırasıyla Hoy'a, oradan Van, Ahlat, Muş beldelerini de dolaşarak Erzurum'a gelir. Yolculuğu sırasında eşkiyalarla, zor tabiat şartlarıyla ve daha pek çok sıkıntılarla mücadele etmek zorunda kalır. Ancak Hak Aşığı olduğu için bunları atlatır. Erzurum yolculuğu sırasında Laleli dağında yakalandıkları kar fırtınasından da Hazreti Hızır'ın (a.s.) yardımıyla kurtulur. Hz. Hızır, onları fırtınadan kurtarıp bir çırpıda Erzurum'a götürür. Kerem Erzurum'da Alık Paşa'nın kahvesinde türkü söylemeye başlar. Bir yandan da Aslı'yı arar. Bir gün arkadaşı Sofu ile Erzurum'da gezinirken hamamdan çıkan kızların içinde Aslı'yı görür. Aslı da onu görür ve hemen koşarak eve gidip anasına Kerem'i gördüğünü söyler. Keşiş ve ailesi hemen Erzurum'dan göç ederler. Hüseyin Araslı
     Tekrar yollara düşen Kerem, Oltu ve Tercan'ı geçip Erzincan'a ulaşır. Nerede onunla ilgili bir haber alırsa hemen oraya koşar. Anadolu'nun büyük bölümünü karış karış dolaşır. Yolculuk esnasında Kerem'in yaptıkları, arkadaşı Sofu'yu hayretler içerisinde bırakır. Çünkü Kerem, Erzincan yolculuğunda mezarlıktan geçerken bir kuru kafa ile söyleşmiş, Ürgüp'e giderken coşkun akan ve geçit vermeyen Kızılırmak'a bir türkü söyleyince nehir durulmuştur.
     Kerem ve Sofu Sivas, Tokat, Zile, Engürü, Ayaş ve Ürgüp'ü geçip nihayetinde Kayseri'de Aslı'nın izini bulurlar. Şehirdeki aramalardan sonra Keşiş'in evine varırlar. Bahçede gezinen Aslı'yı gören Kerem, hemen onun yanına gider. Tabi uzun yolculuktan dolayı tanınmaz halde olan Kerem'i Aslı tanıyamaz ve ne için geldiğini sorar. Kerem de kendini tanıtmaz ve diş çektirmek için geldiğini söyler. Aslı Kerem'i eve alır, anasına haber verir. Kerem Aslı'nın dizine yatarak ağzını açar. Aslı'nın anası, hangi dişinin ağrıdığını sorar. Kerem gösterir, kadın o dişi çeker. Fakat o diş değildir. Bunun üzerine başka bir diş gösterir. Kadın onu da çeker. Neticede Kerem Aslı'yı kısa bir zaman görebilmek, onun dizlerine kafasını koyabilmek için ağzındaki bütün dişlerini çektirir. Artık ağzı kanla dolmuştur. Cebinde bulunan ve Aslı'dan kalan mendili çıkarıp kanları silmeye kalkışınca aslı onu tanır, "Bu Kerem!" diye bağırır. Anası hemen Keşiş'e haber vermeye gider. Aslı da Kerem'i aceleyle evden çıkarmaya çalışır. Bu sırada Kerem'in ayağı kapıya sıkışır ve yaralanır. Artık bunca çileye dayanamayan Kerem ellerini açar ve can havliyle Allah'a yalvarır. "Ya Rabbi! Benim aşkımın üçte birini şu kıza ver ki onun için neler çektiğimi anlasın!" Kerem'in duası kabul olur. Aslı kapıyı açar, koşarak Kerem'e sarılır, gece gelip kendisini kaçırmasını ister.
     Kerem anlaştıkları saatte Aslı'nın evine gider, onu uyandırmak için sazını eline alıp türkü söyler. Ancak Kayseri Paşası'nın adamları onu yakalar. Yargılamadan sonra idamına karar verilir. Fakat Kerem Hak Aşığı olduğunu söyler. Bunun üzerine kadı ve müftü idama karşı çıkarlar ve Kerem'in imtihan edilmesine karar verirler. Hepsine aynı kıyafet giydirilen kırk kızın içinden Aslı'yı tanıyabilirse affedilecektir. Bu imtihanı başarıyla geçip Aslı'yı kızların arasından ayırt eden Kerem affedilir. Kayseri Paşası Keşiş'e hemen bu gençleri evlendirmelerini söyler. Ancak Keşiş yine düğün hazırlığı bahanesiyle süre isteyip kısa zamanda Kayseri'yi terk eder. Kerem ve Sofu tekrar yollara düşerler. Tekke, Karapınar, Belen ve Antakya'yı geçip Halep'e varırlar. Orada Aslı'yı bulurlar. Aslı ise başka biriyle kilisede nikahlanmıştır. Ancak Halep Paşası Hak aşığı Kerem'in hikayesini duyup bu nikaha engel olur. Aslı ile Kerem'in evlendirilmelerini emreder.
     Artık bu işten bir kaçış olmadığını anlayan Keşiş, son bir şartla bu evliliğe razı olur. O şart da kızının gelinliğini kendisinin dikmesidir. Keşiş sihirli bir gelinlik diker ve kızına şöyle der: "Gerdek gecesinde elbisenin düğmelerini sen açma, Kerem açsın. Yoksa hakkımı sana helal etmem!"
     Sonra düğün kurulur. Kırk gün kırk gece yapılan eğlencelerden sonra gerdek gecesi Kerem namazını kıldıktan sonra Aslı'nın yanına gelir. Ancak bütün çabalarına rağmen gelinliğin düğmelerini çözemez. Çünkü tam son düğmeyi açacağı sırada bütün düğmeler yeniden kapanmaktadır. En sonunda canına tak eden Kerem öyle bir "ah!" çeker ki ağzından bir alev çıkar ve oracıkta yanmaya başlar. Aslı çırpınır Kerem'in ateşini söndürmek için, var gücüyle çabalar, feryad eder ama başaramaz. Gözünün önünde yanan sevdiğinin küllerini saçlarıyla toplarken, küllerin içinde kalan ateşle saçları tutuşur, en sonunda Aslı da yanar ve kül olur. Keşiş ve karısı ise yapılan yargılamanın ardından Halep Paşası tarafından öldürülür.

          Kerem der ki sevsem bana ar olmaz
          Kötü günde hısım kardeş var olmaz
          Biliyorum Aslı bana yâr olmaz
          Aklım beni bitmez işe salmıştır
Araştıran ve yazan: Hüseyin Araslı

Yorumlar