Maymun ve Kurbağa Dostluğu

Yeşillik bir adada maymunlar yaşardı. Bu maymunların Kerdan isimli bir padişahları vardı. Kerdan yıllarca hükümdarlık yaptıktan sonra artık iyice yaşlanmış, devlet işlerini göremez olmuştu. Bunun üzerine yerine birisini tayin edip kendisi istirahate çekildi. Kerdan'ın emeklilik yaşadığı yer, sanki cennetten bir köşe idi. Meyvesi, suyu bol, tabiatı harika bir yerdi. Kerdan burada gezinirken bir gölün kenarına oturdu.
Orada bulunan incir ağacından bir incir koparıp yemeye başladı. Derken incirlerden birini yanlışlıkla göle düşürdü. İncirin göle düştüğünde çıkardığı "cum" sesi Kerdan'ın çok hoşuna gitti. Bunun üzerine ağaçtan kopardığı incirlerden birini yerken diğerini göle atmaya başladı. Böylece göle düşen incir sesiyle eğleniyordu.
     Gölde yaşayan kurbağalardan biri, maymunun incirleri kendisine attığını zannedip göle düşen incirleri bir bir yemeye başladı. Karnını bir güzel doyurduktan sonra yaptığı iyilikten dolayı gölden çıkıp maymuna teşekkür etti. Kurbağanın bu saflığı Kerdan'ın çok hoşuna gitti. Onunla sohbet etmeye başladı. Kerdan kurbağaya dostluğun öneminden, iyi bir dostun hangi vasıfları taşıması gerektiğinden, akılsız dostun akıllı düşmandan daha faydalı olduğundan bahsetti, dostlukla ilgili hikayeler anlattı. Kurbağa Kerdan'dan çok etkilendi. O'nun zekasına, bilgeliğine hayran kaldı. Onunla dost olmayı istediğini belirtti. Zaten yalnız olan ve canı sıkılan Kerdan da bu teklifi kabul etti. Böylece ikisi sıkı bir dost oldular.
     Maymun ile kurbağa birlikte o kadar çok vakit geçirmeye başladılar ki, kurbağa ailesini ve çoluk çocuğunu unuttu. Günlerce onların yanına gitmedi, hallerini sormadı. Kurbağanın zavallı karısı, kocasının bu durumunu haber alınca perişan oldu. Yakınları bu duruma bir çare bulmak için düşünmeye başladılar. Nihayet maymunun öldürülmesine karar verdiler. Bunun için bir hile düşündüler. Buna göre önce kurbağanın karısı yalancıktan hastalandı. Yakınları kurbağanın yanına giderek karısının ölüm döşeğinde olduğunu, hiç olmazsa son bir defa onu görmesini söylediler. Dostu olan maymun da onay verince kurbağa hemen karısının yanına gitti. Çocukları uzun zaman sonra babalarını görünce hasretle sarıldılar, etrafında oynaşıp gülüştüler. Kurbağa da onları özlemiş olmaktan gözyaşlarını tutamadı, evlatlarına sarıldı. Sonra karısının hastalığını sordu. Yakınları "Karının hastalığının sadece bir tek devası var. O da maymun kalbidir. Eğer bir maymunun kalbi çıkarılıp ta kanı içirilirse hemen iyileşir" dediler. Kurbağa "Ben maymun yüreğini nerden bulayım?" diye söylenirken aklına Kerdan geldi. Ancak dostuna kıymaya hiç yanaşmadı. Yakınlarından akıllı bir kocakarı ona öyle bir dil döktü ki kurbağa itiraz edemedi. "Ben onu bir şekilde buraya getiririm, gerisi sizin bileceğiniz iş, benden bu kadar" diyerek Kerdan'ın yanına gitti.
     Kerdan kurbağayı görünce karısının durumunu sordu. Kurbağa "Karım çok hasta, onun yanından ayrılmamam gerekir, bana ihtiyacı var. Ancak benim de senin dostluğuna ihtiyacım var, ben de sensiz yapamam, ne olur benimle gel!" dedi. Ondan başka dostu olmayan maymun bu teklifi kabul etti. Ancak kurbağanın yaşadığı yer başka bir ada olduğu için yüzme bilmeyen maymun oraya nasıl gideceğini sordu. Kurbağa da "Ben seni sırtımda taşırım" dedi. Bunun üzerine yola koyuldular. Kurbağa, sırtında maymun olduğu halde güç bela yüzüyordu. Gölde yüzerlerken kurbağanın durgunluğu, dalıp dalıp gitmesi maymunun gözünden kaçmadı. Bir kaç defa bunun sebebini sorduysa da kurbağa geçiştirdi. Ancak bu Kerdan'ın içine bir şüphe düştü. Bu sefer dostu kurbağaya ne olup bittiğini sordu ve cevabını kesinlikle öğrenmek istediğini belirtti. Kurbağa olup biten her şeyi anlattı. Ancak köye vardıklarında kendisini koruyacağını, niyetinin sadece dostundan ayrılmamak olduğunu söyleyerek hayatını garanti etti. Akıllı maymun kurbağanın bu sözlerine inanmış göründü. Fakat kurbağa adasına giderse geri dönemeyeceğini düşündü. Çünkü yüzme bilmiyordu. Bunun üzerine kurbağaya "Sevgili dostum, kadınların bu hastalığını biz de biliriz. Kalbimiz de o hastalığın devasıdır. Yalnız sizin düşündüğünüzün aksine kalbimiz yerinden çıkarılırsa biz ölmeyiz. Kendi elimizle çıkarıp hastaya veririz. Bizim için kalbin olup olmaması farketmez. Ancak yola çıkmadan önce ağırlık olmasın diye kalbimi göl kenarında bırakmıştım. Önce geri dönüp onu alalım, sonra size gidelim." dedi. Kurbağa bu duruma çok sevindi. Hem karısı kurtulacak, hem de en sevdiği dostu ölmeyecekti. Gölün kenarına geldiklerinde Kerdan ayaklarını yere basar basmaz bir ağacın tepesine zıpladı. Kurbağa "Haydi! Kalbini al da gidelim." deyince ona şöyle cevap verdi: "Benim kalbim makine midir ki istediğim zaman takıp çıkarayım! Ben o sözleri kendimi kurtarmak için söyledim. Haydi işine git. Bana senin gibi dost lazım değil!" Bu sözler üzerine kurbağa yalvarıp yakardı. Artık karısının hastalığını bile düşünmediğini, sadece onun dostluğunu istediğini söyledi. Ama Kerdan bir tuzağa iki defa düşmenin eşeklerin işi olduğunu söyleyerek kurbağanın yalvarmalarına aldırmadı. Kurbağa da dostunu kaybetmenin üzüntüsüyle evine döndü.

Kelile ve Dimne, Beydeba.

Yorumlar